DiscoverLem'alar Mecmuası(125) 26. Lem'a/5, Sh 244 | 9.Reca | İhtiyârlıktaki zaaf ve acz, rahmet-i İlâhiyenin celbine medardır
(125) 26. Lem'a/5, Sh 244 | 9.Reca | İhtiyârlıktaki zaaf ve acz, rahmet-i İlâhiyenin celbine medardır

(125) 26. Lem'a/5, Sh 244 | 9.Reca | İhtiyârlıktaki zaaf ve acz, rahmet-i İlâhiyenin celbine medardır

Update: 2025-10-09
Share

Description

Dokuzuncu Recâ: Birinci harb-i umûmîde esâretle, Rusya’nın şark-ı şimâlîsinde, çok uzak olan (Kosturma) vilâyetinde bulunuyordum. Orada Tatarların, meşhur Volga Nehri’nin kenarında küçük bir câmi‘leriSayfa 245bulunuyordu. Oradaki arkadaşlarım olan esîr zâbitlerin içinde sıkılıyordum. Yalnız kalmayı istedim. dışarıda izinsiz gezemiyordum. Tatar mahallesinin kefâletiyle, beni o Volga Nehri’nin kenarındaki küçük câmiye aldılar. Ben yalnız olarak câmi‘de yatıyordum. Bahar da yakın idi. O şimâl kıt‘asının pek çok uzun gecelerinde çok uyanık kalıyordum. O karanlık gecelerde ve karanlıklı gurbette, Volga Nehri’nin hazîn şırıltıları ve yağmurun rikkatli şıpıltıları ve rüzgârların firkatli esmeleri, beni derin gaflet uykusundan muvakkaten uyandırdı. Gerçi daha kendimi ihtiyâr bilmiyordum, fakat harb-i umûmîyi gören ihtiyârdır. Güya يَوْمًا يَجْعَلُ الْوِلْدَانَ ش۪يبًا sırrına mazhar olmuş, öyle günlerdir ki, çocukları ihtiyârlandırdığı cihetle, kırk yaşında iken, kendimi seksen yaşında bir vaz‘iyette buldum. O karanlıklı uzun gece ve hazîn gurbet ve o hazîn vaz‘iyet içinde, hayattan ve vatandan bir me’yûsiyet geldi. Aczime, yalnızlığıma baktım, ümidim kesildi. O hâlette iken Kur’ân-ı Hakîm’den imdâd geldi. Dilim حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ dedi. Kalbim de ağlayarak dedi: غَر۪يبَمْ ب۪يكَسَمْ ضَع۪يفَمْ نَاتُوَانَمْ اَلْاَمَانْ گُويَمْ عَفُوْ جُويَمْ مَدَدْ خَواهَمْ زِدَرْكَاهَتْ اِلٰه۪ى Ruhum dahi vatanımdaki eski dostları düşünüp, o gurbette vefatımı tahayyül ederek, Niyâzî-i Mısrî gibi dedim: [Dünya gamından geçip, yokluğa kanat açıp, şevkle her dem uçup, çağırırım dost, dost!] diye, dostları arıyordu.Her ne ise.. o hüzünlü, rikkatli, firkatli uzun gurbet gecesinde, dergâh-ı İlâhîde zaaf ve aczim, o kadar büyük bir şefâatçi ve vesîle oldular ki, şimdi de hayretteyim. Çünkü birkaç gün sonra, gāyet hilâf-ı me’mûl bir sûrette, yayan gidilse bir senelik mesâfeden, tek başımla, Rusça bilmediğim halde firar ettim. Zaaf ve aczime binâen gelen inâyet-i İlâhiye ile hârika bir sûrette kurtuldum. Tâ Varşova’ya ve Avusturya’ya uğrayarak İstanbul’a kadar geldim. Bu sûrette kolaylıkla kurtulmak, pek hârika olmuştu. Rusça bilen en cesur ve en kurnaz adamların muvaffak olamadıkları, çok teshîlât ve çok kolaylıkla, o uzun firârî seyahati bitirdim.Fakat o Volga Nehri kenarındaki câmi‘deki mezkûr gecenin vaz‘iyeti, bana bu kararı verdirmişti ki, “Bakiye-i ömrümü mağaralarda geçireceğim. Bu insanların hayat-ı ictimâiyelerine karıştığım, artık yeter! Madem sonundaSayfa 246kabre yalnız gideceğim. Yalnızlığa alışmak için, şimdiden yalnızlığı ihtiyâr edeceğim” demiştim. Fakat maatteessüf, İstanbul’daki ciddî ve çok ahbâb ve İstanbul’un şa‘şaalı hayat-ı dünyeviyesi, hususan haddimden çok fazla bana teveccüh eden şân ve şeref gibi neticesiz şeyler, kararımı muvakkaten bana unutturdular. Güya o Volga kenarındaki câmi‘deki gurbet gecesi, hayatımın gözünde nûrlu siyahlık idi. Ve İstanbul’un beyaz şa‘şaalı gündüzü, o hayat gözümün nûrsuz beyazı idi ki, ileriyi göremedi, yine yattı. Tâ iki sene sonra Gavs-ı Geylânî, Fütûhu’l-Gayb kitabıyla tekrar gözümü açtırdı.İşte ey ihtiyârlar ve ihtiyâreler! Biliniz ki, ihtiyârlıktaki zaaf ve acz, rahmet ve inâyet-i İlâhiyenin celbine vesîledir. Ben kendi şahsımda müşâhede ettiğim gibi, zeminin yüzündeki rahmetin cilvesi de gāyet zâhir bir tarzda bu hakîkati gösteriyor. Çünkü hayvanâtın en âcizleri ve en zayıfları yavrulardır. Halbuki rahmetin en şirin ve en güzel cilvesine mazhar, yine onlardır. Bir ağacın başındaki yuvada olan bir yavrunun aczi, annesini en mutî‘ bir nefer gibi, rahmetin cilvesi istihdâm ediyor. Etrafı gezer, rızkını getirir. Ne vakit o yavru, kanatlarının kuvvetlenmesiyle aczini unutsa, vâlidesi ona, “Sen git, rızkını ara, bul” der, daha onu dinlemez. İşte bu sırr-ı rahmet, yavrular hakkında cereyân ettiği gibi, zaaf ve acz noktasında yavrular hükmüne geçen ihtiyârlar hakkında da cârîdir.

Comments 
In Channel
loading
00:00
00:00
x

0.5x

0.8x

1.0x

1.25x

1.5x

2.0x

3.0x

Sleep Timer

Off

End of Episode

5 Minutes

10 Minutes

15 Minutes

30 Minutes

45 Minutes

60 Minutes

120 Minutes

(125) 26. Lem'a/5, Sh 244 | 9.Reca | İhtiyârlıktaki zaaf ve acz, rahmet-i İlâhiyenin celbine medardır

(125) 26. Lem'a/5, Sh 244 | 9.Reca | İhtiyârlıktaki zaaf ve acz, rahmet-i İlâhiyenin celbine medardır

Av. Ali Kurt